23 Kasım 2012 Cuma

Aşure günü neden önemli?

Aşure günü neden önemli?


Cumartesi idrak edilecek, Hicri Muharrem Ayı'nın 10. günününde insanlık tarihi boyunca çok önemli hadiseler meydana gelmiştir.

Hazreti Yusuf Aleyhisselam'ın kardeşlerinin attığı kuyudan kurtulmasının ve Hazreti Nuh Aleyhisselam'ın gemisinin karaya ulaşmasının o gün gerçekleştiği rivayet edilmiştir.

Peygamber Efendimiz'in (sav) torunu Hazreti Hüseyin bugün şehit edildi.

Muharremin 10. gününde  Aşure pişiriliyor. Peki bu adet nereden geliyor?

AŞURE ADETİ BİZİM İŞTE O GEMİDE GEMİ KARAYA OTURDUKTAN SONRA KARAYA O ERZAKTAN ARTA KALAN TAHIL VARSA UBUVVAT VARSA BUNLARIN BİR ARAYA GETİRİLİP MEYVELERİ DE İLAVE EDİLEREK BİR YİYECEK YAPILMASI ŞEKLİNDE BUNUN ANISINA AŞURE YAPARIZ KOMŞULARIMIZA DAĞITIRIZ.

Bu ayda müslümanların önemli ibadetleri de var. Peygamber efendimiz  Muharrem ayının  9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmayı tavsiye etmiştir.

BU ORUÇ KUVVETLE TAVSİYE EDİLEN BİR ORUÇTUR. 3 GÜN OLARAK PEYGAMBER EFENDİMİZ TAVSİYE ETTİ. PEYGAMBER EFENDİMİZDEN ÖNCEDE TUTULMUŞTUR MUHARREM ORUCU.

-



AŞURENİN TARİFİ




MALZEMELR:
2 su bardağı aşurelik buğday 1 su bardağı nohut 5 su bardağı tozşeker 1 su bardağı kuru fasulye 15 su bardağı su Yarım su bardağı pirinç 1 su bardağı kuru üzüm 1 su bardağı küp doğranmış kayısı 1 su bardağı doğranmış kuru incir 1 portakal


Hazırlanışı:
* Buğday, fasulye, nohut ve üzümü yıkayıp ayrı kaplarda bir gece önceden ıslatın. Ertesi gün buğdayı süzüp büyük bir çelik tencereye alın. 15 su bardağı su ekleyip kaynatın. Üzerinde biriken köpüğü bir kevgirle alıp tencerenin kapağını kapatın ve 30 dakika kaynatın. Fasulye ve nohutu süzüp ayrı kaplarda haşlayın.

* Pirinci yıkayıp süzün ve buğdaya ilave edin. Buğday taneleri iyice yumuşayıncaya kadar yaklaşık 4.5 saat kısık ateşte arasıra karıştırarak pişirin.

* Buğdayın suyu un çorbası kıvamına gelmek üzereyken tozşeker, nohut ve kuru fasulyeyi ekleyin. Portakalın kabuğunu ince ince doğrayıp karışıma ekleyin. Kuru üzüm ve kuru kayısıyı ilave edip karıştırın. Birkaç taşım kaynattıktan sonra ateşten alın.

* Aşure piştikten sonra doğranmış inciri ekleyip karıştırın. Sıcakken kaselere boşaltın. Soğuyunca üzerini ceviz içi, Antep fıstığı, kuş üzümü, tarçın ve nar taneleri ile süsleyerek servis yapın. İsteğe bağlı olarak gülsuyu da serpebilirsini


Süsleme için:

1 su bardağı kuş üzümü Çekilmiş ceviz içi, Antep fıstığı Tarçın, nar taneleri

Ekleyen: TARİF DEFTERİ

BELALAR GÜNAHLARA KEFFARET'TIR


BELALAR GÜNAHLARA KEFFARET'TIR


Bir mü’minin dünyada musibet ve belaya ugraması,bir kötülügün uzaklaştırılması için veya günahlarının kefareti veya derecesinin yükseltilmesi içindir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘’ Allahü Teala buyurur ki; Herhangi bir kulumu gözlerinden mahrum bırakmak suretiyle imtihana tabi tuttugumda,sabrederse, gözlerine karşılık ona cenneti veririm. ’’ 

Şu hadis-i şerifler hastalıkların kulun günahlarına kefaret oldugunu ifade etmektedir. ’’ Müslümana fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, iç sıkıntısı arız olsa, hatta vücuduna bir diken batsa, şüphesiz Allahü Teala musibetlerden biri sebebiyle o müslümanın suçlarını ve günahlarını örter, bastırır.’’




17 Kasım 2012 Cumartesi

SON NEFES

SON NEFES

                                                                                                                                                                  

Son nefesini vereceği dakikalarda insanın vücudunda yüksek derecede hararet olacağını ifade eden Taşkıran, o anda başında bulunanların ölmek üzere olan kişinin ağzını ıslatmasının önemli olduğunu ifade ederek "Şeytan bir bardak soğuk suyla o kişinin karşısında duracak. Sana bu suyu veririm ama bir şartla, bana imanını vereceksin diye şart koşacak." 
Dünya hayatı boyunca namaz kılan, türlü ibadetler yapan kişiler şeytanın bu isteğine karşı çıkıp, ölmek üzere olan kişinin imanını şeytana satmasına izin vermeyecek, ancak müslümana yakışır şekilde yaşamayanlar alıp o suyu içecek."  
ALINTI:İlahiyatçı Mehmet Taşkıran 


Ey RABBİMİZ

Bizleri son nefesimizde  Kelime-i şehadetini gitirerek ruhumuzu teslim etmemizi nasip eyle.
Şeytanın kalbimize girip saptırmasına fırsat verme. AMİN..

-

Ölmeden önce mutlaka okuyun!

                                                                                                                                                                 


15 Kasım 2012 Perşembe

MEYHANEYE ÇEVRİLEN CAMİLER


MEYHANEYE ÇEVRİLEN CAMİLER  

 

(CHP'nin CAMİLERE ÖZEL İLGİSİ)

Araştırmacı-Yazar Müfid Yüksel’in ortaya çıkardığı bilgilere göre Vakıflar Müdürlüğü’nün himayesinde olan, 


Beyoğlu’ndaki Kâtip Mustafa Çelebi Mescidi İstiklal Meyhanesi’ne çevrilirken, Sultanahmet’teki Şeyh Kaygusuz İbrahim Baba Kâdirî Dergâh-ı Şerîfi bugün içkili restoran olarak kullanılıyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı kültürüne ve İslami eserlere karşı yürütülen sistematik unutturma, tahrip etme ve yok etme çalışmaları neticesinde birçok Osmanlı eseri cami, mescit ve dergâh bugün işlevinin dışında kullanılıyor. Araştırmacı-Yazar Müfit Yüksel, yaptığı araştırmalarla gerek İstanbul’da gerekse de Anadolu’da şu an Vakıflar Müdürlüğü himayesinde olan Osmanlı eserlerinin saygısızca meyhanelere dönüştürüldüğünü ortaya çıkardı.



KATİP MUSTAFA ÇELEBİ MESCİDİ’Nİ İSTİKLAL MEYHANESİ’NE ÇEVİRDİLER



Beyoğlu Kâtip Mustafa Çelebî Mahallesi Çukur Çeşme sokağında bulunan Katip Mustafa Çelebi Mescidi bu tarihi ayıptan nasibini alan mescitlerden! Caminin bânisi Kâtip Mustafa Çelebî, Beyoğlu Ağa Camii’nin bânisi sonradan Şeyhu’l-Harem olarak Medine-i Münevvere’de vefat etmiş olan Kapı Ağası Hüseyin Ağa’nın kâtibidir. Kabri Beyoğlu 
Firuz Ağa mahallesindeki Firuz Ağa Camii karşı köşesinde yer alan mektebinin altında bulunmaktaydı. Bu mektep ve türbe bugün mevcut değil. Cami, 30’lı yıllarda kadro harici bırakılmış. 9 Ağustos 1941 tarihinde cami binası arsası ile beraber Vakıflar Müdürlüğü tarafından 4010 lira bedel karşılığı Şükrü Bıkmaz adlı bir şahsa satılarak yıktırılmış, yerine üç katlı betonarme bina yapılmış. Bu üç katlı bina en son 2005 yılında Turizm Bakanlığı’ndan alınan ruhsatla İstiklâl Meyhanesi’ne dönüştürülmüş.



HALVETÎ DERGAHI VE CAMİİ SERGİ SALONU YAPILDI



Cankurtaran Mahallesi, Caferiye Sokak’ta yer alan, Erdebilî Sinânuddîn Halvetî Dergâhı Camii de aslından yoksun durumda. Tekke-Mescid 934/1528 tarihinde, Cemal-i Halvetî’nin hulefasından Şeyh Yusuf Sinânuddîn El-Erdebîlî tarafından kurulmuş İstanbul’un çok önemli Halvetî dergâhlarından biri. Dergâh’ta 13 Postnişîn gelmiş olup, son postnîşini Halîl Sırrı Efendi. Çeşitli zamanlarda restorasyon ve tecdid gören tekke-cami en son Mimar Kemaleddin tarafından yenilenmiş. Vakıflara bağlı olan bu cami de, 1930′lu yıllarda kadro harici bırakılmış, şu sıralar ise (mihrâbı dahil) el sanatları satış sergi reyonu olarak kullanılıyor.



KADİRİ DERGAHI DA MEYHANE YAPILDI!



Sultanahmet, Alemdar Mahallesi, İncili Çavuş Sokak’ta da, Şeyh Kaygusuz İbrahim Baba Kâdirî Dergâh-ı Şerîfi şu an içkili restoran olarak kullanılıyor. Bina 1863 yılında yapılmış. Kâdirî tarikine mensup Dergâh’ta Bolulu Kaygusuz İbrahim Baba’dan sonra, sırayla Şeyh Süleyman Sabri, Şeyh Mehmed Surûrî, Şeyh El-Hâcc Mustafa Şevki, Şeyh Hasan Rıza Efendiler postnişîn olmuş. Vakıflar Müdürlüğüne ait bu dergâh-ı şerîf binası, Vakıflarca İçkili lokantaya/meyhaneye kirâya verilmiş.Yüksel: Çok sayıda meyhane yapılan mescid ve dergah var.



Erhan Afyoncu:


"Başbakanımızın" İnönü döneminde camilerle ilgili sözleri bana eski bir tartışmayı hatırlattı. 1966 yılında, İsmet Paşa muhalefet lideriyken, kendi döneminde camilerin kapatılmadığını iddia edince, dönemin önde gelen gazetecilerinden Mehmed Şevket Eygi, Yeni İstiklal Gazetesi'nde vatandaşlara bir çağrıda bulunarak "CHP döneminde yıkılan, satılan, kiraya verilen, depo ve müze yapılan camiler hakkında resim, yazı ve bilgi" göndermelerini istemişti. Gelen yazı ve resimlerin bir kısmı Yeni İstiklal Gazetesi'nde yayınlandı. 2003 yılında ise bu mesele Mehmed Şevket Eygi tarafından "Yakın Tarihimizde Câmi Kıyımı" adıyla kitaplaştırıldı. Kitabın başlığının altında ise "Kapatılan, satılan, yıkılan, kiraya verilen, depo yapılan, CHP ocağı, saz ve içki evi, spor kulübü lokali haline getirilen, müzeye dönüştürülen binlerce mâbedin hazin hikayesi" şeklinde bir ibare vardır. Bu kitap, Türk tarihinin bu en acı hadisesini teferruatlı olarak anlatır.

CAMİ KAPATMAK İÇİN KANUN


15 Kasım 1935'te "Cami ve mescitlerin tasnifine ve tasnif harici kalacak cami ve mescit hademesine verilecek muhasasat (maaş, ödenek) hakkında" bir kanun çıkarıldı. 2845 numaralı kanunda "Tasnif harici tutulan cami ve mescitler usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır" hükmü vardı. Bu tarihten sonra yüzlerce cami kapatıldı, depo yapıldı, satıldı, yıktırıldı, parti binası bile yapıldı.  
Anadolu'nun birçok yerinde yüreği parçalanan vatandaşlarımız birleşerek yapılış amacı dışında kullanılan cami ve mescitleri satın alıp, tekrar ibadethaneye dönüştürmeye çalıştılar. Tokat'ta Kâbe Mescit isimli ibadethane 1940'lı yıllarda kiraya verilerek, tuz deposuna dönüştürülmüştü. 1949'da satışa çıkarılınca dört Tokatlı burayı satın alıp, tekrar ibadethaneye dönüştürdü. 4 Ocak 1967 tarihinde Yeni İstiklal Gazetesi'ne gönderilen bir mektupta Tokat'ta 33 cami ve mescitin yıktırıldığı ve bir kısmının arsasının satıldığı ifade edilmişti.


KANUNLA CEZAEVİ OLDU, MİNBERİN ÖNÜ İSE TUVALET!



Nitekim bununla ilgili kanunlar çıkarılmış. 15.09.1935'de 2845 sayılı bir kanun; ‘Tasnif harici kalacak cami ve mescitler’ diyor. Yani camileri tasnif ediyorlar. Kanunda, ‘’Efkaf Umum Müdürlüğünce yani Vakıflar Genel Müdürlüğünce cami ve mescitler hakiki ihtiyaca göre tadilen tasnif edilecek, yeniden bunlar tasnife tabi tutulacak. Sonra alttaki fıkrada da diyor ki, tasnif harici kalacak cami ve mescitler usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır’’ açıklamaları var.  
Başkaca istifade edilmek üzere ne olabilir? Örneğin cezaevi! Divriği’de Cedit Mustafa Paşa Camii hapishaneye dönüştürülmüş ve mahkumlar tuvalet ihtiyacını mihrabın önüne konan küplerle karşılamışlardır. Acı ama bunlar Türkiye tarihinde olan acı olaylar.
  
Bir başka örnek de Anadolu Hisarı. Barutçular sokak Mihrişah Valide Mescidi CHP’ye parti ocağı olarak tahsis edilmiş. Demokrat Parti döneminde tekrar cami aslına döndürülmüş.

1941’de de yine aynı kanunda bir değişiklik yapılıyor ve ‘’Kanuni selahiyetlere binaen işgal edilen, yani kanuni yetkiyle çünkü daha önce kanun çıkarılmıştı başka amaçla da kullanılabilir’’ denilerek, burada kanuni selahiyetlere binaen işgal edilen veya tamir dolayısıyla içinde namaz kılınmayan, tasnif içi kalan camilerden söz ediliyor. Bu kanunla İnönü döneminde açıkça kışla yapılan, hapishane yapılan, depo yapılan, ahır yapılan, eğlence yeri yapılan bir yığın cami var.




SPOR KULÜBÜ LOKALİ OLAN CAMİ!



Tarhan Erdem’in ağustos ayındaki yazısına tarihçi Doç. Dr. Erhan Afyoncu, Bugün gazetesinde 9 Mayıs’ta cevap vermişti. Camiler tek parti döneminde kapatılmış, depo yapılmış, yıkılmış, kiraya verilmiş, parti binası, hatta spor kulübü lokali yapılmıştı: ‘1966 yılında, İsmet Paşa muhalefet lideriyken, kendi döneminde camilerin kapatılmadığını iddia edince, dönemin önde gelen gazetecilerinden Mehmed Şevket Eygi, Yeni İstiklal Gazetesi'nde vatandaşlara bir çağrıda bulunarak, ‘’CHP döneminde yıkılan, satılan, kiraya verilen, depo ve müze yapılan camiler hakkında resim, yazı ve bilgi’’ göndermelerini istemişti.

Gelen yazı ve resimlerin bir kısmı Yeni İstiklal Gazetesi'nde yayınlandı. 2003 yılında ise bu mesele Mehmed Şevket Eygi tarafından "Yakın Tarihimizde Câmi Kıyımı" adıyla kitaplaştırıldı. Kitabın başlığının altında ise "Kapatılan, satılan, yıkılan, kiraya verilen, depo yapılan, CHP ocağı, saz ve içki evi, spor kulübü lokali haline getirilen, müzeye dönüştürülen binlerce mâbedin hazin hikayesi" şeklinde bir ibare vardır. Bu kitap, Türk tarihinin bu en acı hadisesini teferruatlı olarak anlatır.



MESCİT PARTİ BİNASI OLDU

Anadolu Hisarı Barutçular Sokak'ta bulunan Göksu Mesciti (Mihrişah Valide Mesciti) Mihri Şah Sultan tarafından yaptırılmış, İkinci Mahmud tarafından yenilenmişti. Göksu Mesciti ibadethanelikten çıkarılarak, CHP Ocağı yapıldığı gibi, üzerine de partinin simgesi altı ok konulmuştu. Çok partili dönemde Göksu Mesciti tekrar ibadethaneye dönüştürüldü.


KONYA'DA DEPO YAPILAN CAMİLER

Şevket Eygi'ye mektup gönderen Mevlüt Çınar, Konya'daki durumu şöyle ifade etmişti:İnönü istibdadı zamanında Konya'daki ibadethanelerin durumu şöyledir:1- Sultan Alaaaddin Camii: Depo oldu; 2- İplikçi Camii: Müze oldu; 3- Kışla Camii: Depo oldu; 4- Battallar Camii: Depo oldu; 5- Paşa Camii: Depo oldu; 6- Cıvıllıoğlu Camii: Depo oldu; 7- Kapu Camii: Depo oldu; 8- Sultan Selim Camii: Depo oldu; 9- Sahibata Camii: Depo oldu; 10- Sadreddin Konevi Camii: Depo oldu; 11- İnce Minareli Camii: Depo ve Müze oldu; 12- Havacı Camii: Depo oldu; 13- Karadayı Camii: Depo oldu.
kaynak:Mehmed Şevket Eygi, Câmi Kıyımı, s. 38-39.